Svoboda Ailesi ve Sanatçı Alexander Sandor
- November 26, 2015
19.yüzyıl başında, Halep’te bir süre konakladıktan sonra eşiyle Bağdat’a yerleşen, baba tarafı Macar, anne tarafı Alman, Anton Svoboda ticarete Viyana’da kristal ürünleri satarak başladı. İstanbul’a yaptığı seyahatlerden birinde keldani ermeni katolik ailenin kızı Euphemie Muradjian ile evlendi ve mutlu evliliklerinden dört erkek, yedi kız, toplam on bir çocukları oldu.
Anton, 18. yüzyıl sonlarında Bohem kristalinin ünlenmesi ve üretiminin artmasından faydalanarak önce Viyana’da, daha sonra ailesiyle Bağdat’a yerleştiğinde Osmanlı topraklarında, Hindistan’a kadar uzanarak prestijli Bohem ürünlerini buradaki varlıklı ailelere pazarladı. O dönemde ürünlerin orta doğu’ya ve Hindistan’a taşınmasında zorluklarla karşılaşılmasına rağmen kısa sürede başarılı oldu ve büyük servet sahibi edindi. Bağdat valisi Davut Paşa ve etkin ingiliz aileleri ile yakın ilişkiler kurdu ve varlıklı ailelerin yerleşkesi Karrada mahallesinde bir malikane sahibi oldu. Bu şehirde doğan evlatlarına ilk eğitimlerini Fransız Karmelit rahip ve rahibelerin okulunda aldırttı.
Anton ve Euphemie’nin ilk çocuğu Alexander Sandor Svoboda, 1826 yılında, Bağdat’ta doğdu. Sanata eğilimini farkeden babası onu 1844-1950 yılları arasında İtalya’da oturan Macar sanatçı Miklos Barabas’ın yanına resim dersi öğrenmeye gönderdi. Barabas, Macaristan’a döndüğünde ülkedeki siyasi ve sanat duayenlerinin desteğini alarak Macar ulusal sanatının bir lideri olarak tanındı. Barabas’tan sonra Alexander Sandor Venedik’te Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimine devam etti. Muhtemelen, resim sanatı yanında İtalya’da fotoğrafçılığa da merak sardı. İtalya’da tanışıp evlendiği ilk eşi Maria Pia’dan 1849’da Floransa’da doğumlu Effie ve 1857’de de Giovanna adlı iki kız çocukları oldu.
Sanatçı kariyerinin ilk yıllarını harem kompozisyonlarına adadı ve bu konuda güzel eserler yaptı . Milli Saraylar Koleksiyonunda yer alan “Haremde Kadınlar” tablosunda taze ve güzel tenli, modayı izleyen, mücevher meraklısı kadınlara, bir kadın tüccar, mücevherleri gösteriyor. Sanatçı, giysilerde renk ve işlemeleri, mekanı ve mekandaki objeleri gerçekçi bir şekilde yansıtmasına rağmen haremde çalıştığına dair bulgu bulunmamaktadır. Aynı koleksiyonda ” Deve Kervanı” ve “Saraylı Kadın” adlı iki tablo daha bulunuyor. Kayıtlara göre bu eserler 1850 yılında saray envanterine girmişti.
Peyzaj ve portreleri ile tanınan Alexander Sandor, Bağdat ve çevresindeki çalışmalarda antik anıtları ve çöl manzaralarını tuvaline aktardı. “Ktesifon Kemeri”, “Samarra Büyük Cami’, “Babil’de Borsippa Tapınağı”, “Dicle nehri kıyısında Harun el Reşit’in eşinin mezarı” gibi tarihi belge özelliği olan yağlıboya eserleri ile bugün anılmaktadır. Ktesifon ( Ctesiphon ) Bağdat yakınlarındaki Arsanı hanedanının başkenti idi. Sasani Hükümdarı I. Şahpur (241-272) tarafından yaptırılan Hüsrev Sarayı’nın bugünkü Ktesifon Kemeri kalıntısı ile büyük üne sahiptir. Samarra Büyük Cami bugün kuşatma duvarları ile minaresi ile ayakta kalan, Halife Mütevekkil tarafından 848-852 yıllarında yaptırtılmış, büyüklüğü, konik formlu helezoni yükselen minaresiyle dünyanın en önemli yapıtlarındandı. Antik Mezopotomya kenti Borsippa ise eski Babil şehrinin 15 km güneybatısında olup, Babil kralı Hammurabi’nin Babil’i başkent yapmasıyla M.Ö. özellikle 7.ci ve 6.cı yüzyıllarda çok önem kazandı ve Sandor geriye kalan tapınak kalıntılarını resmetmişti.
Bugün Irak’ın ilk çağdaş ressamı Abdul Qadir Rassam (1822-1952) kabul edilmekle birlikte, bazı sanat çevrelerince Rassam’dan önce bu topraklarda doğmuş ve çalışmış Alexander Sandor’un bu tanımlamayı hak ettiği belirtiliyor. Rassam 1904’te Osmanlı İstanbul’unda Iraklı bir subay iken resim eğitimi aldı. Ayrıca Fransa’da yetişen Türk resim duayenlerinin yanında da çalışma fırsatı buldu, 1910’lu yıllarda realist bir teknikle Sandor’un resmettiği bazı kalıntıları benzer açılardan tuvaline aktardı.
Sandor, babası Anton’a işlerinde yardımcı olmak ve değişik bir ortamda resim yapmak üzere kardeşi Josef ile Bombay’e bir süre yerleşti ve orada hintli şahsiyetlerin portrelerini betimledi. 1857 yılında Bağdat’a döndükten bir yıl sonra anne,babası ve kardeşlerinden ayrılma kararı vererek eşi ve iki kızı ile İzmir’e yerleşti. Ege’de bölgenin ilk fotoğraf atölyelerinden birini açarak ressamlık ve fotoğraflığı beraber yürüttü, çifte kimliğiyle 1860’lı yıllarda bir ilke imza atmış oldu. Fotoğraflarından yararlanarak tarihi peyzajları tuvale aktardı. Betimlediği yağlıboya tablolar arasında “Efes’ten Körfez”, “Manisa’dan Görüntü” ve “Deve Kervanı” isimli eserler bulunuyor.
Büyük kızı Effie babası gibi ressam oldu ve resim çalışmalarında babasına yıllarca eşlik ve modellik etti. Sanatçı ikinci evliliğini 1760’ta İzmir’e yerleşen Marsilya’lı tüccar François Tricon ve Helene Cortazzi’nin kızları “Blanche” lakaplı Marianne ile 1863’te gerçekleştirdi .Bu evlilikten sekiz çocukları oldu. Oğullarından Philip baba mesleği ressamlığı, kardeşleri Alfred ve Richard ise yine baba mesleği ama fotoğrafçılığı seçtiler..
Sandor, araştırmacı ve tarihçiler tarafından uzun yıllar terkedilmiş olan Aydın’ın Germencik ilçesi Ortaklar ile Söke arasında bulunan Magnesia Ad Meandrum ( Menderes Magnesia’sı) adını taşıyan antik yunan kentinin kalıntılarının fotoğraflarını çekerek dünyanın duyarlılığını bu kente çekti. Bunun neticesinde 1890’larda arkeolog Carl Human’ın başkanlığında Berlin Müzesi arkeoloji heyeti kazı çalışmaları yaptı.Yirmi bir ay süren kazılarda tiyatro, Artemis tapınağı ve sunağı, agora, Zeus tapınağı ve prytaneion kısmen ya da tamamen ortaya çıktı. Antik kentin bazı taşınabilir önemli değerleri bugün Berlin, Paris ve İstanbul müzelerinde sergilenmektedir.
1860’lı yıllarda Sandor, iki yıl boyunca Hristiyanlığın Batı Anadolu’daki yedi kilisesini inceledi ve fotoğraflarını çekti. Bu kiliseler milattan önce 56-53 yıllarında misyoner Pol’ün Tarsus’tan Efes’e gelerek Hristiyanlığın yayılması için yaptığı çalışmaların ürünü idi. Sandor’un fotoğrafları 1969 yılında Londra’da, iki bölüm halinde, “The Seven Churches of Asia” kitabında yayınlandı. Bu kutsal mekanları gezi parkurlarına dahil eden Charles Dükü, Paris kontu gibi genç Avrupa’lı aristokrat ve İncil tarihi araştırmacılarına, kitap, seyahat rehberi görevi yapacaktı.Yedi kilisenin olduğu İzmir, Efes, Denizli, Alaşehir, Salihli, Akhisar ve Bergama’dan toplam 18 fotoğraf içermektedir. Sandor, kitapta gezi güzergahının rahat ve emin olduğunu, ilk 50 kilometreyi demiryolu ile, geziyi kapsayan toplam 500 kilometrenin de 15 günde kat edilebileceğini belirtiyor. Bu fotoğraflar bugün Getty ve başka müze arşivlerinde yer almakta, müzayedelerde satışa konulan orijinallerine ise hala rastlanılabilmektedir.
Alexandor Sandor Svoboda hayatının son evresini Londra’da geçirdi ve 1896 yılında hayata gözlerini yumdu. Londra’da geçirdiği süre ve nerede öldüğü hakkında bilgi mevcut değildir.
Bağdat’ta kalan Svoboda’lar yakın tarihe kadar yaşamlarını bu şehirde nüfuzlu bir aile olarak sürdürdüler. Sandor’un küçük kardeşi Joseph Mathia (1840-1908) ve oğlu Alexander Richard Swoboda (1878-1946) yıllar boyunca tuttukları günlük not defterleri ile 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında bölge insanlarının yaşamını, yöresel kültürü, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgede etkinliğini mercek altına almışlardır . Bu not defterleri, günümüzün akademisyenleri tarafında hala incelenmekte olup özellikle Irak’ı kapsayan bölgelerin tarihine ışık tutmaktadırlar.